Fotoğrafım
Umarım okurken sıkılmak yerine,keyif alırsınız.

26 Ağustos 2011 Cuma

Özlemek,kelebeklerin kanatlarını yoruyormuş.


Özlemek,kelebeklerin kanatlarını yoruyormuş.
Özlemenin tanımı yokmuş. Nasıl olsun ki ?
Bunu anlatmanın ne kadar güç olduğunu kelimeleri toparlarken anladım. 
Özlediğim bir adam adam var,evet.
Cumartesi sabahları erkenden uyanmayı hiç yadırgamadan kalktığımda elimde poğaça ve simitlerle Ona gittiğimde kapıyı açışında ‘günaydın’ demeyi özledim.
Sesimin o an ki sessizliğini.
Yeni uyanmış ve geceden kalma yorgunluğunu belli eden gözlerini kaşırken,dudaklarına günaydın öpücüğü kondurmayı özledim.
Yatağına uzandığımızda yaptığımız yaramazlıkları,sohbetlerimizi,sessizliğimizi özledim. Kış günü beni üşüten havaya inat uyuduğumuz yatakta beni ısıtışını özledim.
Hiç üşenmeyip sıcacık ellerini üşüyen vücudumda uzun uzun sarışını özledim.
Bazen saçlarımla oynar,bazen saçlarımın yüzüne gelmesinden şikayet edişini özledim.
Bana ‘her şeyimsin’ dediğini hatırlıyorum. 
Kendimi hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim.
Bana kullandığı hitapları özledim.
Biz öyle güzel ve özeldik ki kimse bilmesin diye adını bile herkese söylemezdim.
Beraber yemek yemelerimiz vardır bir de.
Isırdığı lokmaları bana da tattırırdı mutlaka.
Bir de cumartesi sabahları hep süt içerdik.
Dudaklarımıza beyaz bıyıklar çıkarırdı, gülümserdik. 
Her şeyi anlatmak istiyorum. 
Her anı satırlarıma döküp tekrar yaşamak istiyorum.
Ama satırlardan bile kıskanıyorum Onu. 
İlk günler mesela ne güzeldir.
Bana söylediği her şeyi hatırlıyorum. 
Onunla geçirdiğim her dakikayı.
Şimdi çok özlüyorum . 
Hiçbir şeyi böyle özlemediğimi fark ettim.
Bu ‘mükemmel’ diye adını koyduğum adamın her şeyi iken,hiçbir şeyi olmak kadar canımı bir şey yakmamıştı.
Keşke Onu üzmeseydim,keşke o da beni üzmeseydi.
Bana kendimi her an özel hissettiren adam,artık bir hiçten sayıyordu beni.
yine çok özledim.
her şeyden çok özledim.
her şeyden.
özledim . çok özledim seni.
‘bu kadar mükemmel olmak zorunda mısın ?’ 

23 Ağustos 2011 Salı

Yağmur damlalarının dokunuşu ;

Gözlerini kapat ve hayal et sevgili.. rastgele bir sokağın ortasındayız.
Üzerimizde kalın montlar,bereler,atkılar,eldivenler.. Buna rağmen yine üşüyorken birbirimizi ısıtma çabalarımızı düşün.Sım sıkı kavradığın beni,küçücük ellerimle üşüyen ellerini ısıtmak için nefesimi tüketişimi hisset.
 Benim uzun saçlarımı sırıl sıklam eden , senin saçlarını da tane tane ıslatan yağmuru bir an hisset.
Herkesin bir yere sığınma çabaları ve şemsiyelerine
inat başımızı gök yüzüne çevirip bembeyaz bulutlardan düşen şahane taneleri izlediğimizi hayal et. Göz bebeklerimizi, uzun uzun yağmuru seyretmemizi sağlayacak kadar kısıp o an ki keyifle gülüşmelerimizi, benim kahkahalarımı hayal et. Tamda o anda,gök yüzünden başımı sırıl sıklam yüzüne çevirirken dudaklarını öpüşümü getir aklına. O ıslak ve soğuk havaya rağmen sıcacık nefesimle,dudaklarımdan aldığın öpücüğün seni ısıtışını hayal et. 
Hava soğuk,sokaklar soğuk..Bizse tabiata inat sım sıkı sarılmış bedenlerimizle sıcacığız. Yağmur öyle yağıyor ki, göz gözü görmüyor sanki. Ben bir evin duvarına yaslanmışım,ellerim seni sarıyor. Sen bana yaslanmış sanki bırakmayacak gibi sarıyorsun bedenimi. Yağmur ıslatıyor bizi,her şeyimiz ıslanmış. Dudaklarımı öpmeyi bırakıyorsun bir an ve gülümsüyoruz, gülmeye başlıyoruz uzun uzun. Kahkahalar atıyoruz hatta,şaşkın insanlara aldırış etmeden. Yağmura seviniyoruz çocuklar gibi.Sonra dudaklarımın kenarından bir öpücük kondurup başımı göğsüne yaslıyorsun,kulağıma en sevdiğim şarkıları fısıldıyorsun. Yağmur hiç durmayacak gibi yağıyor. Gök gürültüsü öyle kuvvetli geliyor ki, aslında bayıldığım bu sesten korkuyormuş  gibi yapıp sana sokulmanın fırsatını arıyorum. Sen , suların süzüldüğü saçlarımda gezdiriyorsun ellerini. İşte o an bana güvende ve huzurda olduğumu öyle hissettiriyorsun ki mutluluğumu kalbimin atışından anlayabiliyorum.
yağmur duruyor sonra. Gökkuşağı öyle net,öyle güzel ki ıslanmış kıyafetlerimize ve üşüyen bedenlerimize aldırış etmeden onu seyrediyoruz. Renklerini sayıyoruz bir bir. Kulağıma fısıldıyorsun,gözlerini gök kuşağından ayırmadan: ‘seni seviyorum çocuk’..
Sonra gözlerini bir açıyorsun hava karanlık,buz gibi bir yatak ve bom boş oda. Çift kişilik yatağın adını bile dolduramıyorsun,yalnızsın. Her şey olması gerektiğinden uzak,gördüklerinse bir rüyadan ibaret.
şimdi düşün bakalım sevgili, sen her gece olması mümkün olmayacak rüyalarla yaşabilir miydin ?